Sırt Çantası
19. yüzyılın sonundan kalma, askerî disiplinin paslı dişlileri arasında ezilen genç bir adamın, Eugéne Lejantel’in hikâyesi. Eğitimden yeni çıkmışken, kendini hiç istemediği bir tâlimin iç karartıcı koridorlarında bulan bir delikanlı. Savaşın uğultusu daha başlamadan, insanın içini daraltan o mecburi yürüyüş. Huysmans, Eugéne’in başından geçenleri bir askerî kampın çamurunda, hastane koğuşlarının uyuşukluğunda dolaştırıyor. Askerliğin o tuhaf çelişkisi: hem insanı silikleştiren hem de ona, ironik biçimde, kimliğinin yırtıklarını gösteren bir ayna. Eugéne hastalıklarla boğuşurken, yan koğuşlardaki adamların ağır nefeslerinde, birbirini tanımayan insanların beklenmedik dostluklar kurmasına benzeyen o geçici dayanışmada, bir parça insan sıcaklığı arıyor. Eugéne’in yürüyüşü, savaş kadar eski, insan kadar kırılgan bir arayış. Dünyanın gürültüsüyle insanın iç sesi arasındaki o ince açıklık. Huysmans’ın bu kısa romanı, bu açıklığın içinden okurlarına sesleniyor.
